resim
bakidogan @ gmail.com

Alzheimer Hastalığı (AH), özellikle beyinde istenmeyen maddelerin birikmesiyle ortaya  çıkan, bellek, öğrenme, konuşma, akıl yürütme, yargılama, iletişim ve günlük yaşam etkinliklerini sürdürme yetilerinde kademeli olarak yıkıma ve davranışlarda değişikliklere yol açan ilerleyici bir hastalıktır. İlk kez 1906'da Alman psikiyatrist ve patolog Alois Alzheimer tarafından  tanımlanmış ve ismini bu şekilde almıştır. Dünya genelinde 50 milyon kişinin AH’dan müzdarip  ve bu rakamın 2050'de 152 milyona yükseleceği öngörülüyor.(Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre).Her 3 saniyede bir yeni demans vakasının teşhis ediliyor. Dünya üzerinde ortalama yaşam süresi uzadıkça AH görülme oranı artmaktadır.   

 

Alzheimer hastalığında kişi önce yakın bellek problemleri yaşar. Belirgin bir şekilde yeni bilgileri öğrenemez ve hafızasına kayıtlayamaz. Ek olarak zaman ve mekânları karıştırma, yargıya varma ve karar vermede güçlük, pratik düşünme becerisinde güçlük, sık kullanılan eşyaları yanlış yere koyma, ruh hali veya davranışlarda değişiklikler de görülebilir. AH erken orta ve ileri evre şeklinde ilerler. Maalesef orta evreden sonra hasta artık yarı bağımlı bir şekilden tam bağımlı bir hayat yaşamaya mecbur kalır.

 

AH kesin nedeni henüz bilinmemekle birlikte risk faktörlerinin birçoğu çalışmalarla gösterilmiştir. Eğitim düzeyi arttıkça hastalığın ortaya çıkışı gecikir. Genetik faktörler de rol oynar. 60 yaş üzerinde risk artar. Kafa travması, tiroid hastalıkları, şeker, depresyon, sigara ve alkol kullanımı, kalp hastalığı, vitamin B12 eksikliği, ilaç ve madde bağımlılığı diğer risk faktörleridir. AH tanısını koyduracak özgün bir test yoktur. Bu nedenle; Alzheimer Hastalığı tanısı için nörolojik muayene, görüntüleme yöntemleri, kan testleri, zihinsel testler yapılmaktadır. AH’nin kesin tedavisi henüz mümkün değildir. Ancak süreci yavaşlatmak ve bazı semptomların şiddetini azaltmak mümkündür. Bu nedenle erken ve doğru tanı çok önemlidir. Araştırmacılar, altta yatan hastalığı tedavi etmek ve en sonunda semptomların kötüleşmesine yol açan hücre hasarını durdurmak ya da geciktirmek için birçok umut verici ilaç geliştirilmeye devam etmektedir. İlaç dışı tedavilerden egzersiz, müzik, sanat, ışık terapileri mevcuttur. Örneğin, yürümek ve koşmak AH riskini azaltmaktadır. Geleneksel Akdeniz tipi diyetle beslenme, vitamin A, B, C, D ve E, omega 3 doymamış yağ asitleri, minerallerin (demir, iyot, çinko gibi) hafızayı güçlendirdiği bilinmektedir. Ek olarak beyni  aktif tutmamız çok önemlidir. Her türlü aktivitenin faydası vardır, aktiviteleri sayıca çeşitlendirmek çok daha yararlıdır.

 

AH tek kişilik bir hastalık değildir. Bakıcının, sıklıkla da tüm ailenin yaşam kalitesi hasta kadar etkilenmektedir. Bakım yükü, yataklı bakım ve sağlık kurumları ve maliyeti ile sağlık bakanlığı ve belediyeler için de çözülmesi gereken önemli bir toplumsal sorundur. Bu sorunun çözümü için halkın konu hakkında bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Bu yüzden 21 eylül, tüm dünyada Alzheimer günü olarak kabul edilmektedir. Lütfen unutkanlığın yaşlılığa bağlı olmayabileceğini, çok önemli bir hastalığın başlangıç semptomu olabileceğini UNUTMAYALIM.